Küçük Hikayeler, Büyük Etki

Büyük Sanatçıların Mini Hikayeleriyle Bir Aile Serüveni

Bir gece yatmadan hemen önce telefonumda öylesine gezinirken Taschen’den yeni bir gönderiyle göz göze geldim. Gönderi, ‘Büyük Sanatçıların Mini Hikayeleri’ adlı yeni bir kitaptan bahsediyordu. Hemen alışveriş sitesine göz attım. Kitabın gerçekten de ünlü bir yazar ve illüstratör olan Laurence Anholt’a ait olduğunu gördüm. Oğlum bu yazara bayılıyordu! Özellikle Seriously Silly Stories eserine. Hemen siparişimi verdim ve sabırsızca beklemeye koyuldum.

Kitap elime ulaşır ulaşmaz 6 yaşındaki oğluma heyecanla koştum. Kitabı görür görmez resimlerinden anında büyülendi. Kitaptan ona bir masal okumamı istedi. Oğluma, Van Gogh ve onun en ikonik resimlerinden biri olan Ayçiçekleri’nin hikayesini okudum.  Hikaye, köydeki herkesin onu ‘’tuhaflığı’’ nedeniyle yargılamasına rağmen tüm içtenliğiyle sanatçıyla arkadaşlık kuran yerel bir postacının oğlu Camille adında küçük bir çocuktan bahsediyordu. Hikaye ilerledikçe ikilinin arasındaki ilişkiyi keşfetmeye ve dostluk bağı sayesinde sanatçının hayatı ve resimleri hakkında daha fazla bilgi edinmeye başladık ki bu his hikaye ilerledikçe daha sürükleyici bir hal alıyordu.  

Bu kitap kısa sürede en sevdiğimiz masal derlemelerinden biri haline geldi. İlerleyen günlerde Picasso, Chagall ve Kahlo gibi büyük sanatçılardan esinlenilmiş hikayeleri de bir çırpıda okuduk. Tüm bu hikayelerde de ana karakterler sanatçılar değil, onlarla tanışan çocukların gözünden bizlere tasvir edilmiş öykülerdi. Hikayelerin en güzel yanı sadece sanatçıların hikayesini değil, aynı zamanda bizlere nezaketin, azmin, cesaretin ve kendine karşı dürüst olmanın önemini de anlatıyor olmalarıydı. Her bir hikaye resmen bambaşka bir hayat dersi niteliğindeydi.  

Eserin sunuluşundan görsel dünyasına, yazılış biçiminden anlatış tarzına kadar her parçasından ziyadesiyle etkilenmiştim. Yazarın motivasyonunu ve bu hikayelerin nasıl birer birer hayat bulduğunu araştırmaya koyuldum. Bu sürükleyici hikaye anlatım tarzını oluşturmak için yazarın ne kadar emek vermesi gerektiğini keşfetmek hiç de kolay olmadı.  

Anholt yaratım sürecini, bu sanatçıların yaşadığı ve çalıştığı yerlere seyahat eden bir dedektif titizliğinde gerçekleşen arayışın emek dolu bir çıktısı olarak tanımlıyor.  Mesela Monet üzerine yazdığı kitap için, Monet’in Giverny’deki evini halka kapalıyken ziyaret etme ayrıcalığına sahip olmuş. Her sabah gün doğumundan önce evin sessizliğinde duvarları dinlemiş, Monet’in çalışma masasında oturarak o ünlü nilüferlerin üzerine güneşin doğuşunu izlerken hikayesini tüm ilhamıyla kaleme dökmüş.  

Ancak her hikayeyi kaleme almak o kadar da kolay değilmiş. Anholt, Picasso hakkında bir kitap üzerine çalışırken sağlam kayaya çarpmış. Picasso’nun ailesi herkesçe bilinen bir gizlilik içerisinde yaşıyormuş. Anholt tam olarak bu nedenle hikayesinden vazgeçmek üzereyken kader ona bir güzellik yapmış. Memleketinde bir akşam yemeğindeyken, Sylvette David-Picasso’nun At Kuyruklu Kızı’ndan başkası olamayacak kadar zarif ve yaşlı bir sanatçıyla tanışmış. Bu tesadüfi karşılaşma, 1954 yılında sanatçının ilham perisi olarak geçirdiği olağanüstü yazı konu alan ‘’Picasso and The Girl With A Ponytail’’ adlı eserin doğmasına yol açmış. Sylvette -şimdilerde Lydia Corbett- bugün bile her zamanki gibi şık ve yaratıcı sanatsal gücün canlı bir kanıtı.  

Bu kitabı ne kadar sevdiğimi anlatamam! Yalnızca sevmekle de kalmadım, en yakın arkadaşlarıma hediye etmek üzere 5 kitap daha satın aldım. Bir hediyenin en güzel yanı beğenilmesi olabilir, arkadaşlarım da bu kitaba resmen bayıldı! Her bir aile bu hikayelerin içerisinde bazen kendini bazen de bir hayat dersi buldu.

Büyük Sanatçıların Mini Hikayeleri bir kitaptan daha fazlası. Okuyucularını, sanat dünyasını ve sanatçıları çocukların gözünden keşfetmeye davet eden bir eser. Sanatçıları ve onların sıradışı dünyasını daha yakından tanımaya vesile olacak, sanat tarihiyle ve samimi diliyle her yaştan okuyucuyu yaratıcı dünyasına sürükleyecek okunması gereken bir başucu eseri.  

‍